Aldığımız yiyecek ve içeceklerle görünmeyen küçük canlıları sindirim sistemimize alırız. Bu canlılar mide asidi, safra, pankreas enzimlerinden etkilenmeden sindirim sisteminde yaşamaya devam ederek barsak florası denilen sisteme katılırlar. Bu flora elemenları zamanla vücudumuzdaki hücreler gibi ölürler tekrar yenileri sisteme katılır. Mantarlar için bu süre 5 gün ise bakteriler için yaşam süresi 2-3 haftadır. Yeme içme işlemi devam ettiği sürece bu canlıların yenileri sisteme katılır. Yeterli miktarda alındıklarında sağlıklı yaşayabilmemizi, hastalıklardan korunmamızı sağlayan ve bazen de hastalıkların tedavisinde yardımcı olan bakterilere probiyotik bakteri denir. Yenidoğan bir bebek normal vaginal yol ile dünyaya geldiyse, annenin kolon ve vaginasında yaşayan flora üyeleri bebeğe ağız yolu ile geçmiş olur. Bazen bu floradaki bakteriler bebek için risk oluşturabilir. Ancak anne bebeği hemen emzirmeye başlarsa, anne sütünde bulunan bazı karbonhidrat yapısındaki prebiyotik dediğimiz maddeler bebeğin bağırsağındaki anneden aldığı flora bakterileri tarafından parçalanırlar. Bebeğe gerekli olan bifidobakter ve laktobasillus grubu bakteriler hızla çoğalmaya başlarlar. İlk haftada hızla oluşan flora elemanları bebeği anneden geçen patojen bakterilere karşı da korur. Ayrıca anne sütünden gelen yağ asitleri sindirim sisteminin koruyucu bariyerini güçlendirerek zararlı bakterilerin ve yabancı proteinlerin dolaşıma geçmesine engel olur ve de bu yağ asitleri beyin gelişiminde etkilidirler. Bu nedenle vaginal doğum ve doğar doğmaz anne sütü verilmesi bebeğin bağışıklık sisteminin daha güçlü olmasına neden olur. Kolona anne sütünden gelen prebiyotikler probiyotik bakteriler tarafından parçalandığında ortam asidik olur. Hastalık yapma potansiyeli yüksek bakteriler böyle bir ortamda yaşayamazlar. Bu flora aynı zamanda bebeğin bağışıklık sistemini yöneterek, bazı bağışıklık sistemi hücrelerini aktive eder. Aynı zamanda toksik ve kanserojenik maddelerin temizlenmesine neden olurlar. K vitamini, folik asid, bazı metabolik olaylarda rol alan yağ asidlerinin sentezini ,safra asidlerinin dolaşıma katılmasını sağlarlar. Kolesterolü düşürücü etkileri de gösterilmiştir. Anne sütü ilk günden alan bebeklerde bifidobakter ve laktobasil grubu bakteriler arttığında allerjik hastalıkların ortaya çıkması daha da azalır. Yiyecek ve içecek olarak tüketilen hiçbir gıdanın doğal olmadığı günümüzde daha çok otoimmun hastalıklar ve kanser görülmektedir. Bu yeni dünya düzenine belki de bu floranın elemanlarının zarar görmesi etken olabilir. Bu nedenle artık yapılan çalışmalar göstermiştir ki sağlıklı bir yaşam için ve hastalıkların tedavisinde probiyotik bakterilerin önemi çok büyüktür. Probiyotik bakterilerin ve onların besini olan prebiyotiklerden zengin yiyeceklerle mevsiminde olabildiğince doğal beslenmenin önemi tartışılmazdır.