Sarılık” terimi bilirubinin deri ve mukozalarda birikimi sonucu deri ve skleraların (gözün beyaz kısmı) sarı renkte görülmesini ifade eder; bu duruma vücutta bilirubinin yükselmesi, yani “hiperbilirubinemi” neden olur. Serum total bilirubin (STB) düzeyi ancak 5 mg/dl’yi aştığında sarılık görülür. Sarılık hepatobilier sistem (karaciğer ve safra yolları) hastalıklarının sıklıkla karşımıza çıkan bir bulgusudur. Ancak sarılıklı her hastada karaciğer patolojisi olması şart değildir. Yenidoğan bebeklerde yaşamın ilk günlerinde ‘’Fizyolojik Sarılık’’ diye tanımlanan bir tablo görülebilir ayrıca bazı kan hastalıklarında kan hücrelerinin parçalanma ürünü olan bilirubin açığa çıkması nedeniyle de sarılık görülür. Bilirubin maddesi sarı renkli ve suda erimeyen bir bileşiktir ve normal düzeylerde güçlü bir antioksidandır. Ancak vücuttan atılması yaşam için şarttır. Suda erimeyen bu şekli karaciğerde birtakım aşamalardan geçerek suda eriyen forma dönüşür ve safra ile atılır.
Sarılık şikayeti ile gelen bir hastayı değerlendirirken öykü ve fizik muayene önemlidir. Sarılık eğer hepatite bağlıysa (karaciğer iltihabı) enfeksiyon söz konusu olduğundan ateş olabilir, halsizlik, iştahsızlık, karın ağrısı bazen ishal görülebilir. Sarılık bu belirtilerle ya aynı zamanda ya da daha sonra ortaya çıkabilir.. Bu A hepatiti, B hepatiti, C hepatiti yada başka bazı virüsler sonucu ortaya çıkabilir.. Eğer sarılık olayı bir kan hastalığı sonrasında aniden kan hücrelerinin yıkımı sonucu ortaya çıktıysa bu hastalarda da aniden ortaya çıkan halsizlik, yorgunluk, solukluk görülebilir. Sarılık şikayetine eşlik eden diğer bulgular sarılığın nedenine bağlı olarak değişir. Sarılık hepatit ilişkili ise bulaşıcı olabilir. En çok gördüğümüz sarılık tipi A hepatitidir. Günümüzde Sağlık Bakanlığının rutin aşılama programına alınması nedeniyle yavaş yavaş A hepatitinin görülme sıklığı azalmaktadır. İkinci sıklıkta gördüğümüz B hepatitidir. B hepatitinde de bulaşıcılık vardır. 3. sıklıkta gördüğümüz C hepatitidir. Enfeksiyon ajanlarına bağlı özellikle de viral hepatitlerde bulaşıcılık söz konusudur. Sarılıktan korunmanın da nedene yönelik yapılması gerekir. Sarılık yine nedene bağlı olarak tehlikeli olabilmektedir. Yenidoğan bebeklerdeki fizyolojik sarılık bebeğin beslenmesi ile bebek büyüdükçe düzelirken sarılık nedeni doğumsal, metabolik bir hastalığın oluşturduğu bir karaciğer bozukluğu ise bu tehlikeli olabilir. Buna en iyi örnek safra yollarının doğuştan yokluğudur. Neonatal kolestaz tablosunun en sık görülen şekli olan safra yolları atrezisi (satfa yolları yokluğu) hemen tanı koyulup, ameliyat edilmesi gereken bir durumdur. Bu bebekler normal bir çocuk gibi büyür, normal bir çocuk gibi sarılığı başlar ama bu sarılığı geçmez. 2 haftayı geçen her sarılıklı bebeğin detaylı olarak araştırılması gerekir. Safra yolları atrezisi 2-3 ay sarılıktan sonra siroza dönüşüp karaciğer nakline kadar gidebilen bir olaydır. Yine yenidoğan döneminden itibaren bazı metabolik hastalıklar ağır bir karaciğer yetersizliği tablosuyla karşımıza çıkabilir.
Sarılık ile gelen her çocuk detaylı bir şekilde değerlendirilmelidir. Tedavi yaklaşımı da sarılığın nedenine yönelik yapılmalıdır.